12 Mart 2012 Pazartesi

EDP ve BEBDA

Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Türkiye’de solun, bugün yaşadığımız siyasal süreci yeterli derinlikte okuyamadığı ve bu sürece uygun politikalar geliştiremediği eleştirisi üzerinden yeni bir sol arayışın adresi olarak kuruldu. İşte, Bilgiye Erişim ve Birlikte Değerlendirme Atölyeleri (BEBDA) bu arayıştan doğdu. En başından beri “öğrenen parti” olmayı şiar edinen EDP, uluslararası çapta bilgi üreten Türkiye’nin yüz akı akademisyenlerini bir araya getiriyor ve Türkiye solunda bugüne kadar çok da benzerine rastlamadığımız bir deneyimi dostlarıyla birlikte hayata geçiriyor. İstanbul, Ankara ve İzmir’de yüze yakın akademisyenimiz Tarih, Sosyoloji, İktisat, Siyaset Çalışmaları, Bilim, Toplumsal Cinsiyet, Felsefe, Sağlık, Şehircilik, Mimarlık ve Edebiyat alanlarındaki birikimlerini paylaşacaklar ve katılımcılarla birlikte başka bir öğrenme deneyimini hep birlikte inşa edecekler. Bu deneyimin, Türkiye’de sol düşünceyi zenginleştirici etkisinin kısa sürede görüleceğini düşünüyoruz.


Eşitlik ve Demokrasi Partisi kurulduğu günden bu yana, ülkede ve dünyada var olan her türlü sömürü, ezilme, inkâr ve dışlama politikalarına - bunlar arasında bir hiyerarşi kurmadan - karşı durarak bunların mağdurları ile birlikte hareket etme çabası içinde oldu. Kendi teorisini ve sözünü tek doğru kabul etmek yerine, ezilenlerin kurtuluşunun kendi mücadeleleriyle mümkün olduğu bilinci ile hareket etti ve mağdurlara kulak vermeyi, süreç içinde onlarla birlikte öğrenmeyi ve yanlışlanabilme cesaretini gösterebilmeyi ilke olarak kabul etti. Topluma önerdiği yaşam ve davranış biçimlerini, ilk olarak kendi içinde uygulamayı önüne koydu. Bu bağlamda, eskimiş ezberleri yıkan, hiyerarşik yapılanmalara karşı, eşitlikçi, demokratik, farklılıkları zenginlik olarak kabul eden bir anlayışı temel aldı.

Bizler, Türkiye ve dünya solunun büyük özveriler ve mücadeleler sonucunda oluşturduğu teorik ve pratik değerlerini, yeninin inşası için ortak bir temel, değerli bir miras olarak kabul ediyoruz. Ancak bu mirasın, özgürlükçü bir projenin temelini oluşturması için derin ve kapsamlı bir eleştiriye tabi tutulması gerektiğini de biliyoruz.

Kapitalist modernleşme süreci, bir yandan insan aklının özgürleşmesini temel alarak kutsal olanın sorgulanmasını önüne koyarken, diğer yandan kendi politik gerekleri doğrultusunda yeni ezberler, tabir yerindeyse yeni kutsallıklar oluşturdu. İnsanın ‘doğasını’, bilgisini parçalayan, kendisine ve yaşadığı çevreye duyarsızlaştıran, yabancılaştıran, herkesi kendi hücresine hapseden bir dünya kurdu. Bilimi de bu tek tip varoluşun hizmetine koştu. Tarihten ekonomiye tüm alanlarda ‘resmi’ ideoloji ve algılamalar dayatılırken, buna karşı ‘gayrı resmi’ ezberler oluşmakta gecikmedi. Resmi ya da gayrı resmi bu ezberler, bugünkü hayatı anlama ve algılamaya hizmet etmek yerine, herkesin kendi gettosunda sahte bir tatmin yaşamasına hizmet ediyor; belki de en kötüsü, farklı düşünceleri kendi kutsalına bir saldırı olarak algılayıp onları ötekileştiriyor.

İçinde yaşadığımız dünyayı, doğayı, toplumu, tarihsel ve güncel olarak bizden farklı (ya da benzer) yaşam biçimlerini daha iyi anlayabilmek, bunlar arasındaki geçişkenlikleri ve kopuşları kavrayabilmek için daha çok bilgiye, birlikte düşünmeye, tartışmaya, eleştiriye ve özeleştiriye ihtiyacımız var. Bütün bunları pratik bir eyleme dönüştürmek ve dönüştürürken de dönüşebilmek gerekiyor. Bizler, hayata müdahale etmek için birlikte öğrenmeyi önümüze koyuyoruz. Başka bir öğrenme deneyiminin mümkün olduğunu, bireysel ve kolektif olanın birlikte yeniden inşa edilebileceğini düşünüyoruz.

Partili olsun ya da olmasın tüm dostlarımızı bu deneyimi birlikte yaratmaya davet ediyoruz.